
Kapadokya mutfağı konusunda yaptığı başarılı çalışmalar ile Türkiye ve dünya çapında adından söz ettiren Arif Özata, meslek hayatına mutfakta bulaşıkhanede çırak olarak başlayarak zaman içerisinde önemli aşçılar arasında gösterilerek Kapadokya bölgesinin babaanne yemek kültürünü dünyaya tanıtmayı başarıyor. Kapadokya ve Türkiye’de örnek olacak kimsesiz, yetim çocuklara aşçılık kursu projesiyle meslek sahibi olmalarına ve toplumda özgüven kazanmalarını sağlıyor.
1978 yılında Ürgüp’te hayata gözlerini açan dünyaca ünlü Aşçı Özata, liseyi bitirdikten sonra maddi durumların elverişli olmaması nedeniyle bir restorandın bulaşıkhanesinde çırak olarak başlayarak mutfak ile tanışmaya başlıyor. Aşçılık mesleğinin en alt kademesinde başlamanın aslında tüm başarılarını getirdiğini söyleyen Aşçı Özata, “Meslek hayatıma bulaşıkhanede çırak olarak başladıktan sonra zaman içeresinde tüm mutfak bölümlerinde bulunma fırsatı yakaladım. Belki çok cefalar çektim ama o yollardan geçmeyen biri başarıyı elde edemezdi. Çünkü bir şeyi başarabilmek için zorluklarla karşılaşmak gerekir ve o zorlukların üstesinden gelerek hayaller gerçekleştirilir” ifadelerinde bulunuyor.
“Genç yaşta aşçıbaşı oldum”
Lise hayatından sonra vatani görevi için askere giden Aşçı Özata, askerde de mutfakta yapıyor. Meslek hayatında bir dönüm noktası olduğunu ve mesleki gelişiminde büyük etkisinin askerlik olduğunu belirten Özata, “Askerlik dönüşü hiçbir şey düşünmeden direk yemek yapmak istedim. Askerde kazandığım deneyimler bana genç yaşta aşçıbaşı olmamı sağladı” diye konuşuyor. Uzun yıllar meslek hayatında aşçıbaşı olarak devam ettikten sonra iki yıl Ürgüp’te restoran işletmeciliğiyle beraber Kapadokya Aşçılar Derneği Başkanı olan Özata, iki dönem başkanlık görevini sürdürdükten sonra Türkiye Aşçılar Federasyonluğu Başkan Yardımcılığı görevine atanıyor ve halen bu görevine devam ediyor.
12 yaşından beri mutfakta
Yemek yapma adına her şeyi öğrendiği Kamil ustası sayesinde mutfakla tanışan Özata, 12 yaşından itibaren yemek yapıyor. Ustasının tavsiyeleri ve kendisine öğrettikleriyle beraber hem bölgesel yemek kültürüne hem de Türk mutfağı kültürüne hakim olduğunu belirten Özata, “Kamil ustam kolumdan tutup mutfağa koyduktan sonra ya bu işi öğrenir bu işten ekmek kazanırsın ya da bu işi yapmayacaksın demesi üzerine bir karar vermemi istedi. Bende bu mesleğe en ince ayrıntısıyla öğrenmeye başladım. Allah razı olsun ondan o gün bugündür mutfaktayım” diye konuşuyor. Yemek yapmanın mutlu inşaları görmek olduğunu savunan Aşçı Özata, yemek insani ihtiyacını giderdiğini ve bu sayede mutluluk hazzını verdiği için bir aşçının yaptığı yemekle birilerini mutlu etmek kendisine de mutluluk verdiğini söylüyor.
Hayalindeki meslek ‘Aşçılık’
Hayatta birçok fırsatla karşılaştığını fakat hayallerini süsleyen mesleğin aşçılık olduğunu söyleyen Özata, “Allah hayatımda birçok farklı meslekten fırsat sundu. Aile mesleği olan çömlekçilikte yapabilirdim ama ben aşçılıktan başka bir hayal kurmadım. Allah yürü ya kulum der ya hani bende yürüdüm” diyor. Türkiye’de aşçılık sistemi konusunda önemli değerlere sahip olması lakin bu değerlere sahip çıkılmaması konusunda sitemde bulunan Özata, geçmişte olduğu gibi önemsenmeyen bir meslekten sıyrılmış olmasına rağmen gençlerin kültürel zenginliklerine ve değerlerine çıkması gerektiğinin söylüyor. Aşçılık okullarının çoğalması ve eğitimin attırılması günümüz şartlarında çok iyi yerlere yelken açtığını belirten Özata, “Gençler çok şanslılar ama bir şeyi unutmamaları gerekiyor. Okulu bitirdiklerinde hemen şef olamazlar. Emek gösterilmeyen hiçbir şey tam anlamıyla başarı vermez. Aşçılar eskiden görünmeyen gizli kahramanlardı ama şimdi günümüzde vitrinde en önemli sorun eline bıçağı alan chef olarak piyasaya çıkıyor aşçıların değerini düşürüyor bunlara daha çok dikkat edilmeli elbet mesleğini geliştiren yetenekli arkadaşlarımız ümit ettikleri yerlere geleceklerdir” diye konuşuyor.
Dünyada Kapadokya mutfağı
Türk mutfağını, Kapadokya mutfağını dünyaya tanıtırken farklı duygular hissettiğini dile getiren Özata, “Türk mutfağı bizim özümüz sözümüz öncelikle değerlerimize sahip çıkmamız gerek buradan tüm meslektaşlarıma sesleniyorum her bölge kendi yemeklerine sahip çıksın Türk mutfağını yaşatalım babaanne yemeklerini unutturmayalım. Dünya mutfağını da öğrenmek gerekli ama öncelik Türk mutfağı” ifadelerinde bulunuyor. Başka ülkelerin bu kadar kültürel zenginliklere ve daha üstün bir mutfağın olmadığını vurgulayan Özata, dünyanın hiçbir yerinde bu kadar lezzetli bu kadar üstün yemek çeşitlerinin olmadığını ve özellikle bölgesel tariflerin hepsi ayrı ayrı özel çalışma gerektiğini söylüyor.
Yetim ve kimsesiz kız çocuklarına meslek kursu
Kapadokya Aşçılar Derneği, Ürgüp Kaymakamlığı ve Gençlik Spor Bakanlığının işbirliği ile oluşturulan projeyle kimsesiz, yetim kız çocuklarına özel olarak aşçılık kursu verilerek meslek sahibi olmalarına yardımcı oluyorlar. Projenin önemli mimarlarından olan Özata, “Gençlerimizin özgüveni yüksek, zararlı alışkanlıklardan uzak, sosyal uyumluluk sorunu olmadan gelecek kaygısı taşımadan sosyal hayatlarına başlamalarını sağlamak amacıyla başladığımız bir projedir. Projenin amacına uygun olarak ülkemize yeni genç yetenekli aşçılar kazandırıyoruz. Bu gençler katıldıkları yarışmalarda hem ülkemizi hem de Kapadokya’mızı tanıtarak bizi mutlu etmiş olurlar” diyor. Eğitime katılan gençlerin aileleri olmadan yaşam mücadelesi vererek hayatlarını kazanma tecrübesi yaşadıklarını aktaran Özata, bireysel gurup ve gurup içi sorumluluklar alan gençler bu sayede hem kendilerine olan güvenleri pekiştiriyor hem de sosyal bir ortamda olmanın keyfini yaşadığını belirtiyor.
“Asla öğrendim demeyin”
Projenin Türkiye’de çok önemli bir örnek olduğunu ve farklı bölgelere de ilham kaynağı olduğunu kaydeden Özata, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Okuyamayan gençlerimize güzel bir örnek teşkil ettiğimizi düşünüyorum mesleği çekirdekten öğrenip gelecekte çok iyi ustalar olacaklar. Özgüvenleri yüksek ve zararlı alışkanlıklara eğilmeden hayatı öğrendiler hepsine hayatlarından başarılar dilerim. Bu projemizi örnekleyip Türkiye’nin her yerinde görmek hedeflerimizin başında yer alıyor. Bizler, bu mesleğe gönül vermiş kişiler olarak öncelikle sevgi saygı ve hoşgörülü olmayı ustalarımızdan öğrendik. Genç arkadaşlarımıza tavsiyelerimiz asla oldu demeyin araştırın araştırın ve araştırın yenilikçi olun ufkunuz açık olsun değerli meslektaşlarım sevgili ustalarım bölgemizdeki unutulmuş ve unutulmaya yüz tutmuş babaanne yemeklerimize sahip çıkalım ve onları yaşatalım işte bunu başarırsak Türk mutfağına sahip çıkmış oluruz. Bu meslek öyle meşakkatli ki asla öğrendim demeye fırsat vermez. Sürekli öğrenmeye açık olmak gerektirir.”